Atatürk ve Mehmetçik...
***************************************************************
Afyonkarahisar hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Mustafa Kemal'in doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
**************************************************************
Atatürk, ünlü güreşçi Kurtdereli'ye ödül olarak 1000 liralık bir İş bankası çeki veriyor, ve çeki Mustafa Kemal Atatürk olarak imzalıyor tabii..pehlivan çeki bankaya götürüyor, kendisine 1000 lirayı ödüyorlar muazzam bir para!..ama Kurtdereli hala bekliyor...ne bekliyorsun? diye sorunca çeki beklediğini söylüyor. Parayı aldın, çek bizde kalacak. O zaman Kurtdereli, alın 1000 liranızı çekimi geri verin, onda Atatürk'ün imzası var diyor ve parayı geri verip, sevinçle çeki alıyor.
**************************************************************
17 Kasım 1937 gecesi, Atatürk'ün Elazığ'a gelişi şerefine halkevinde bir toplantı düzenlenmişti. Birden kapı açıldı, Atatürk binayı sarsan alkışlarla salona girdi. Yanında Başbakan Celal Bayar vardı. Herkes oturduktan sonra Celal Bayar salonun ortasına geldi ve:
"Arkadaşlar,
Düşman vatanın bağrına dayamış hançerini,
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini..." dedi.
Vatan evladı Mustafa Kemal ise Celal Bayar'ın okuduğu ve Namık Kemal'e ait olan bu beyite şöyle yanıt verdi:
Düşman vatanın bağrına dayasın hançerini
Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini...
******************************************************************************
İngiliz kralı VIII. Edward İstanbul'a Atatük'ü ziyarete geldiği zaman,
Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce,
-"Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur,
onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz !...dedi.
Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o
şekilde düzene koydular... Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk'e dönerek:
- "Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere'de
zannettim" diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk
garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak,
elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de
halılara dağıldı.
Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral'a:
- "Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!"
dedi. Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular.
Atatürk garsona da "vazifene devam et" emrini verdi.
*********************************************************************************
Yugoslav Kralı Aleksandr, Balkan Atlantı'nın imzasını takip eden günlerde memleketimize gelmişti. Atatürk'le sohbeti sırasında, şahsına ve Türk Milleti'ne karşı duyduğu yakınlığı ve iyi hisleri ifade için dedi ki:
"-Cihan Harbini takip eden mütareke günlerinde, İtilaf devletleri Yunanistan'dan evvel Türkiye'yi işgali bana teklif etmişlerdi. Fakat hiç tereddüt etmeden bu teklifi reddettim, bunun üzerine Yunanlıları tercihe mecbur kaldılar."
Mustafa kemal muhatabının sözlerini sükunetle dinledi ve birden yerinden kalkıp, muhatabını şaşkınlık içinde bırakarak elini sıktı:
"-Size ve milletinize geçmiş olsun Ekselans..." dedi.
Ve anlatmak istedi ki, Türk topraklarına saldıran kim olursa olsun akibeti değişmeyecekti!
*********************************************************************************
ASKERLE GÜREŞ
Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
- Sen güreş bilir misin?
Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.
Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
- Haydi, bir de benimle güreş!
Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
- "Atam," dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?"
Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.
************************************************************************************